Türk şiirinde eleştirisizlik

Ali Erbil

Natama Dergi
2 min readJul 8, 2018

değil dergilerinde dile getirmelidir. Şerhh, Natama, Duvar, Kaygusuz, Dünyadan Çıkış

Natama olarak bu yeni yayın döneminde “2000’ler ve devamında gelişeceği artık kaçınılmazdı” diyebileceğimiz 2010 kuşağı üzerine şiire bakmayı deneyeceğiz, ancak bu adlandırmaların yazıda uyandıracağı rahatsızlık hissi yerine oyuna okuyucuyu da dahil etmek adına yapacağımız bu atağın, bizi eninde sonunda yeni şiire götüreceğine inanıyoruz.

Genel anlamda yeni şiir örnekleri verilirken 2000’ler ve bir reddiye hissi duyurmaya başlayan 2010 şiir algısı, şiir geleneğinin yani her dönem bir öncekini reddeder düsturunun fotoğrafı adeta. Bu yazıda, adına “deneysel” demekten kaçacağım bu girişimlerin bizi ileriye taşıdığı doğru ve bunu inkar etmek ahmaklıkla eşdeğer elbet. Ama şiiri artık öldüren de şiir üzerine kafa yormayı sürdüren de aynı şairler olunca kendi şiir algımın bu duruma bir itirazı oluşuyor. Neden sadece şiir yazmaya devam ediyor şair?

Artık iyice ortaya çıkan duruma eğilelim: Kargış dergisi ile başlayan yeni şiir üzerine kafa yorma yazıları -başta kurucusu Mikail Söylemez’ e getirilen eleştirileri de göz önüne alarak tabii- yeni bir heyecan getirdi şiire. Ama asla yetmez bir heyecan. “Genç şair” yerine “yeni şiiri yazan şair”, diyerek kimseye haksızlık etmeden herkese haksızlık edelim; Türk şiirinde eleştirisizlik.

Son zamanlar yayın hayatına başlayan Dünyadan Çıkış Yolları, Kaygusuz, vb. dergilerin ilk çıkış heyecanında görülen eleştirel üslup giderek yerini salt şiire ve cemiyetçi bir yaklaşıma götürdü. Nasıl ki ele alınan yazılar ve konu edilen kitapların kendileri için değerli olacak biçimde sunulması eleştiri için eleştirisizlik doğuruyorsa, dergiler bunu yeni bir şey söyleme avantajına çevirmiştir. Hemen her dergide görülen şair kadrolarının kolaj yapılmış gibi bir izlenim bıraktığı aşikar. Hep aynı şairlerin şiir ve yazılarını birçok dergide beraber okumak, belki iyi ve değerli görüleni gösterme üzerine bir mantıkla yapılabilir, lakin oluşturulmaya çalışılan algıya şairi yem etmek ve şairin yem olmaya gönüllü hareketi kadro dergiciliğini ve sözünü ettiğimiz “dert” anlağını yok etmektedir. Bu Türk şiirine atılmış en büyük kazıktır. Yancılık, tanışlık, çıkarcılık gibi şiirin kendini sürekli yineleyen kansere davetiyedir. Bunun yanında, kendimizi eleştirdiğimiz konunun dışında tutarak hareket etmek, tespiti olanaklı ama çözümü olmayan bir metinle baş başa kaldığımızı göstermiştir. Bu, birçok eleştirel metinden bizi soğutan “tespit var, çözüm yok” tavrıdır.

Dergiler mutlak dert ve amaç güder, evet ama derdinizi ortak ettiğiniz güruhun dışında kalanı kabul etmezseniz, ya size bunu söyleyenler üzerine konuşmamayı sonuna kadar sürdürür ya da edebi bir metinle bunu açıklarsınız. Bana göre, kamuya açtığınız bir iletişim aracına -sözümüzün konusu olması bakımından söylersek- bir itiraz varsa eğer, derginizi ve beraberindeki derdinizi size itiraz eden kişiye açıklamak zorundasınızdır. Tabii, buradaki kıstas, itirazın ne şekilde gelişeceğidir; içi boş, mesnetsiz, kulaktan dolma ya da metinin dışına çıkarılan bir itirazı derginin ciddiye alıp açıklama yapması beklenemez. Demek ki artık itiraz da geliştirilmelidir. Ve bu itiraz derdinize paralel şekilde ise ve ifade edilirliği edebi bir reflekse dayanıyorsa, ciddiye alınmalı ve açıklama hususunda biraz önce söylediğimiz zorunluluk uygulanmalıdır. Dert diyorum, şiire dair dergicilik düsturunda olması elzem olanı “dert” ile açıklayan ve bunu şairane algılayanın itirazı anlam kazanmaktadır. İşin özü, dergiler birbirilerine olan itirazı Türk şiiri adına, derdimiz adına; sağda solda, sosyal medyada, bloglarda ve dedikodularda değil dergilerinde dile getirmelidir.

--

--

Natama Dergi
Natama Dergi

Written by Natama Dergi

Üç aylık şiir ve eleştiri dergisi

No responses yet