tedirgin dalış
Gül Abus
Bugün insanlara hep güvendim. Kandırılmam an meselesiydi, ama olmadı öyle bir şey. Ben güvenince, Simay da güvendi. Hatta saymadı paraları. Diğer kadını tanımam etmem. Ama o da bize güvendi. Yani ne bileyim insan bir göz ucuyla bakar, para tam mı değil mi içinden sayar. Allahı var, yapmadı öyle bir şey. Sonra ben aynı gün birkaç kişiye daha güvendim. Zengin olmamın bunda bir etkisi olabilir. Fakat ayaklarım sızlıyor şu an. Zenginken bu olmaz oysa. Fakirlerin ayakları sızlar, tabanları yanar. Ben fakir miyim? No, no. Asla!
Dengeli ve ahenkli serbest stil bir yüzüşüm var. Dikkat ettiniz mi; fakirler denizde çırpına çırpına yüzer. Çünkü niye; ne bileyim bir İzmirli, bir İstanbullu değiller. Ama bazen korkuyor insan. Böyle kucak dolusu avuçluyorlar ya denizi. Telaşlı ivedi kulaçlarıyla şapur şupur, öksüre tıksıra hiç korkmadan uzaklara yüzüyorlar ya. Ürpermiyor değilim. Allahtan serbest dalış da biliyoruz; Simay da ben de. Onlar gidene kadar çıkmıyoruz sudan. (Burda sınıfsal çatışma gibi bir şey yaptım fark ettiyseniz.)
Ve fark etiyseniz iyi değilim bugünlerde. Üzülmekten öleceğim. Yazları denizde, kışları evin bahçesinde boğmayı düşünüyorum kendimi. (Yazı anlatmıştım, fakirlerden girdim konuya, anlamışsınızdır)
Ve eğer anladıysanız eğer, evin bahçesinde kendimi boğmanın mümkün olmadığını da fark etmişsinizdir. Bir grup kuş el ele vermiş, sanki bok varmış gibi cikcik ötüyorlar. Kuş olmadığımdan bu şenliğin sebebini anlayamıyorum. İnsan bu cikcikliğin ortasına o neşeli boşluğa beşinci kattan atamıyor kendini. Yerde kanlar içinde bir kadın, kuşlar hala cik cik… (Yaşam ve ölüm bir şeyleri yapıyorum, eğer elit bir insansanız anlamışsınızdır bunu da)