“Kartuş yeme sanatı”
Davut Yücel
Suzan Sarı’ya ait elimde bulunan “sans eseri”, fotokopiyle çoğaltılmış ve 13 Eylül 2007 tarihinde Çemberlitaş’taki Çorlulu Ali Paşa’da ismime imzalanmış bir görsel şiir dosyası. Bildiğim kadarıyla kitaplaşmadı da. Çalışmalarını internet ortamında ve fiziksel olarak yurt dışında sergileme fırsatı bulan Sarı, bu çalışmalarını kitaplaştırmayı tercih etmedi.
Ben bu tür kararların nasıl bir motivasyonla alındığıyla normalden biraz fazla ilgileniyorum. Örneğin görsel şiir üzerine çalışan başka bir şair bu çalışmalarını kitaplaştırmayı tercih ederken Sarı’nın bir tutum gereği bundan uzak durmayı tercih etmesi benim için kenara not edilmesi gereken bir durum.
Dosyanın ismiyle başlamak istiyorum. Çünkü Sarı, henüz daha dosyanın isminde aslında içeriğe dair niyetin şifresini vermiş zaten. Bunun iyi mi yoksa kötü mü olduğunu söylemek çok kişisel bir yargı olur. İlk olarak Şair, “ş” harfindeki “cedilla”yı yani çengeli düşürerek belli ki dosyasına bir anlam oyunuyla başlamak istemiş. Dosyanın içeriğini oluşturan görsel işlerin şans eseri ortaya çıkan, tamamen araştırma ve deney sonucu ürünler olduğunu söylemek istemiş gibi görünüyor. Biraz iddialı belki ama Türk şiirini de bu sayede ve böyle bir bakış açısıyla ileriye götürebileceğimizi söylemek istemiş olabilir.
Dosyanın ismine yönelik ikinci bir yorumsa Latin harflerinde kolay okumaya yönelik çok eski bir kullanım olan “tırnak” işaretiyle ilgili. Literatürde İngilizce orijinal ismiyle “serif” olarak adlandırılan bu işaretin yani “serif”in Türkçe sözlük karşılığıysa “çıkıntı”. Kolay okumaya yönelik işlevinin olmasıyla birlikte dekoratif ve kimi durumlardaysa kullanılmasına neden olan öznenin ya da durumun statüsüne ilişkin de bilgi veren bir anlamsal arka planı vardır. Antik Mısırdaki gibi ölülerin toplum içindeki durumları anlaşılsın diye yanlarına eşya koymuyoruz belki ama kendi ölülerimizin statüsünü yüceltmek için mezar taşlarında tırnaklı yazıyüzünü tercih ediyoruz.
Tırnaklı yazıyüzüne alternatif olaraksa “sans-serif” yani “tırnaksız” yazıyüzü kullanılır. Daha modern olduğu kabul edilir. Çünkü ilk örnekleri 1800’lerin başlarında görünür. Yüzyılları kapsayan genel kullanım alışkanlığımız gereği tırnaklı yazıyüzü derinlikli bilgiyi (knowledge) tırnaksız yazıyüzüyse daha genel geçer bilgiyi (information) iletir. Aynı kabul gereği ilki kalıcı anlam, ikincisiyse geçici anlamı temsil eder.
Bu bağlamda “sans eseri” isimli görsel şiir dosyasının kapağında, isim üzerinden yapılan derinlikli ve sert müdahalenin devamını maalesef iç sayfalarda göremiyoruz. Bu da kitabın ismine yapılan müdahaleyle çelişen bir durum ortaya koyuyor. Yazıyüzü kullanımı olarak ilk sayfalarda görsel işin altına o işin ismi yazılmışken bir yerden sonra bu bilgiyi göremez oluyoruz. Bu işlerin isimlerinde kullanılan yazıyüzlerinin bir kısmının “serif” diğer kısmınınsa “sans-serif” olması kapaktaki güçlü müdahaleyi zayıflatıyor.
Suzan Sarı’nın dosyasında bulunan işlerin çoğunluğu siyah beyaz. Uluslararası bir standart olan A4 sayfa boyutuna sahip ve arkalı önlü değil, tek sayfa olacak şekilde düzenlenmiş. Tel spiral ile ciltlenmiş dosya iç kapak haricinde içindekiler bilgisine ya da künye sayfasına sahip değil. Sayfa numarası da eklenmemiş. Ancak dosyanın başında “Başka bir şey yazmak istemiyorum” şeklinde bir giriş cümlesi ile sonunda “Yazarın notu” başlıklı bir görsel iş bulunuyor. Dosya içerisindeki yazıların ve görsel işlerin tümüne düşük çözünürlüklü, pikselli bir görüntü kazandırılmış; dosyanın başı ve sonundaki okuma metinleri ile dahil.
Fiziksel özellikleri bakımından evet bir dosya niteliğine sahip olan bu çıktı, imzalandığı andan itibaren alternatif bir yayına mı dönüştüğü sorusunu sorduruyor bana. Suzan Sarı’nın bloğuna baktığımızda “günaydın kral” isminde 2008 yılında aynı özelliklere sahip (öyle olduğunu varsayıyoruz) ikinci bir dosya daha hazırladığını görüyoruz. Üstelik bunları talep edildiği takdirde gönderimde bulunabileceği “süresiz-yayınsız görsel şiir kitapları” olarak tanımlamış.
Peki bu fiziksel özellikler “bir görsel şiir kitabı nasıl olur ya da olmalı” sorusunun da cevabını arar nitelikte mi yoksa yalnızca belli imkanlar dahilinde oluşturulmuş bir toplam mı? Bu sorunun cevabını vermemiz bu alandaki yayınların sürekliliği olmadığından mümkün görünmüyor. Diğer taraftan yazının başına dönersek Serkan Işın’ın fiziki özellikler bakımından son derece konvansiyonel niteliklere sahip 2009 yayın tarihli “Dada Korkut” görsel şiir kitabını hesaba kattığımızda herhangi bir cevap arayışı görülmediğinden dolayı böyle bir sorunun sorulduğundan bahsetmek de oldukça güç.
Suzan Sarı’nın bu eseri, sanırım bu kısa yazıda ortaya bıraktığımız küçük soruların hiçbirine cevap verme girişiminde bulunmuyor. Görsel şiirin sorunlarıysa çok daha büyük.
Sans Eseri, Suzan Sarı, 2006–2007 şiirler, Fotokopi baskı, 2007