karanlıkta baskül

Mehmet Can İnsperest

Natama Dergi
2 min readMay 31, 2020

prolog

Anadan üryansın, gülden başın kırmızı;

Suda yürüyen bir kuğuyu boynundan boğuyorsun.

Kanatlarını ölçmek için açtığın kollarınsa,

Yalnız benim değil senin de gülünün adı bu!

Ağlaya ağlaya kanalıma hoş geldiniz..

Yanımda açılan otomatik kapıları severim.

Yaşlandıkça eve dönüşüyorum, soylu bir kaplumbağa önüne;

Boşluğa doğru çektiklerim hep boşa gidecek biliyorum,

Hiç bitmiyorum bitmeyişimi hayretle.

Seni kırmak istemiyorum!

Evet, beni kırmak istemiyorsun çünkü adı kristalize etmek bunun:

Yani bir kar tanesine ‘bak sen de bir tanesisin ama karın’ gibi demek,

Seni kırmak istemiyorum çünkü buharlaştırıcam’ gibi, diyememek;

Ki yaramı ellemeden duramam ya ben,

Seni affediyorum beni affet.

[Herkesi tanısan her şeyin hep eskisi gibi olduğunu bilirdin]

Birinden doğru şeyler duymak için ona işkence yapmak gibi bir şey hayat:

Yalnız ikimize ait bir yanardağ ağzında yeniden adlandırdığımız bir çiçek,

Aslında herhangi birinin olabilecek bir dağartığından bahsederkenki:

Mülkiyet.

Şu an gülmek istemiyorum.

Şu an gülmek istemiyorum çünkü aynı yana yöneldi dudak uçlarımız,

Bak bir gülüşün bir gülüşüme dönüştü çok özneli bir fiil artık ağzımız.

Fakat her çiçeğin çilesine matris bir kara soğan say yedi ve sekiz;

Hangi saksıyı seversen sev altında hep bir renk, bir soğan, bir yedi ve sekiz;

Ve bil şu damarlıda dolaşan gözyaşları sevdiğin;

Kim dövdü lan Attila’yı, hangi şerefsiz söylesin!

Aynı kamuflajlı göklerin kamuya lal olmuş bir müfrezesindedir, oturur:

10dan geriye yıldızları sayar: say baban say, say Ramazan say..

Elbeylili Ramazan!

Kim inandırdıysa inanmış, tutmuş bir damarı başka bir damara taşımış;

Yıldızların da kalbi var mı Ramazan, yıldızlarında kalbi var mıymış?

O gün yedi katlı bir koğuşun tüm ve yedinci katlarında ayrı ayrı dövdüler seni.

Süt veren gözlerinden göz haracı bile kestiler üstelik, mütemadiyen;

Kimse üzerine alınmadı, kimse astarsız ve ağız dolusu bilinçsizliğini senin;

Vaziyete malul yıldızlarına bağladılar düşüşünü, bir bir ve el birliğiyle Ramazan’ın.

Ramazan’ı.. Her koğuşta ve tüm katlarında. Ayrı ayrı, ve hep birlikte Ramazan’ı..

Ramazan 10, Ramazan 9, Ramazan 8, Ramazan ramazanları:

Üç ağlarda susarsan üç havlar da susacak kendi gök gömülmezliğinde,

Her çiçeğin gerisayımına kendi renginden bilerek gecikecek topraklar.

Say ki senin çiçek ektiğin saksılarda soğanlarım,

Evet senin çiçek ektiğin saksılarda soğanlarım:

Üç kere mor, üç kere mor, üç kere mor leylaklar!

--

--

Natama Dergi
Natama Dergi

Written by Natama Dergi

Üç aylık şiir ve eleştiri dergisi

No responses yet