Kadim birlik, modern ayrışma ve postmodern birleşim içinde şiir
Nur Alan
Durmadan ve durmadan ilerlemeliyiz
Bir başka yoğunluğa doğru
Daha yüksek bir birleşme, daha derin bir birlik için
Karanlık soğuk ve bomboş ıssızlıklar arasında,
Dalgalar ağlar, rüzgâr ağlar, sonsuz suları
Yelkovan kuşuyla domuzbalığının
Sonumdadır benim başlangıcım.
T. S. Eliot
İnsanlığın dini veya yarı dini en eski ritüellerinde; şiirin, dansın, müziğin, tiyatronun, resmin iç içe geçmiş bir harmonisini görmek mümkün. Sanatın her bir dalı bize kadim bir ayinden miras kalmış gibi görünüyor. Nobert Lynton, Henri Matisse’nin meşhur ‘Dance’ tablosunu ilkel dönemlerdeki kutsal ayin danslarına benzeterek, bu ayinlerin müzik ve dansın eski çağlardaki ilk örnekleri olduğuna işaret eder. Dilin kullanımıyla birlikte bedensel dile ilaveten sözlü ifade biçimleri müzik ve dansla buluşur.2 İlk toplumların yeme, içme, çoğalma, avlanma gibi hayatın devamı için gerekli etkinlikler dışında birçok seremoniler ve eğlenceler gerçekleştirdiğini biliyoruz. Tüm bu ritüellerde doğal ve tinsel olanın, gerçek ve imgenin ayrımını yapmak zor. Doğanın gerçekliği insanı büsbütün çevrelemişken, insan kendi bedenini bir imgeye dönüştürme yoluyla adeta doğayı taklit ederek onunla baş etmeye çalışır.2
Doğayı ondan korunmak ya da onunla bütünleşmek amacıyla olsun taklit etme güdüsü Antik Yunanda Mimesis kavramında anlamını bularak sanatın temel motivasyonu olarak düşünülmüştür. Bugün hala kadim geleneklerini sürdüren modernleşme sürecine katılmamış topluluklar da benzer gözlemleri mümkün kılar. Mehmet Yılmaz Aborijinler örneği üzerinden sanatçı ve seyirci ayrımının olmadığı adeta herkesin sanatçı olduğu toplu performans kültüründen bahseder.3 Bu bedensel taşkınlık, sözlü müzikli coşkunluk halleri sanat yapma amacının tam olarak belirmediği fakat bugün sanatsal bulduğumuz her tür üretimden izler taşır. Sanat dediğimiz itkinin ilksel ve karma özünün geçmişten bugüne değişen motivasyonlar, ayrılan roller ve artan dallaşmalarla bugüne uzandığını söyleyebiliriz.
İlkel toplumlarda herkesçe icra edilen ayinsel aktiviteler zaman içinde belli kişilerin görevi haline gelir. Bu özel kişiler Türklerde Baksı, Ozan, Kam gibi birçok farklı isimle karşımıza çıkan ve şairlik, hekimlik, dansçılık, sihirbazlık, peygamberlik gibi birçok görevi tek başına icra eden özel kişilerdir. Ne var ki bu özel kişilerce gerçekleştirilen tüm görevler zaman içinde birbirinden ayrışmaya başlar. Ribot, şiirin danstan ayrıldıktan sonra uzun süre müzikle beraberliğini sürdürdüğüne işaret eder 4 . Örneğin Türk illerinde özellikle İslam’ın yayılmaya başlamasıyla Baksı’ların yüzyıllarca tek başlarına yürüttükleri vazifeleri artık her biri başka alanlarda uzmanlaşmış alimler, mutasavvıflar, şairler, bakıcılar, müneccimler, efsuncular, müzisyenler üstlenir. Milli temalarla tasavvuf şiirleri yazan Ata’lar ortaya çıkar. Artık kahramanlık menkıbeleri, savaşları anlatan zafernameler, hatıraları kaleme alan vakanüvisler başka başka kişilerdir.
İlksel bir sanat özü diyebileceğimiz karma ve bileşik performanslar içinden çıkan şiir farklı beraberliklerden farklı niyetlerden süzülerek bugüne değin duygu, anlam ve biçimiyle evrilerek varlığını sürdürüyor. Şiirin bu akıl-dışı ya da ötesiyle ilişkili addedilen tabiatı zaman içinde şiirin ‘yapılan bir şey’ değil ‘yaratıcı bir eylem’ olduğu düşüncesini doğurur. E. R. Dodds, The Greeks and the Irrational adlı yapıtında5 bir yalvaç ya da bir bilici olarak şair imgesinin M.Ö. V. Yüzyıl’dan daha eskiye ait bir imge olduğunu belirtir. İon’da iyi şairlerin6 şiirlerini yazarken akıllarının başlarında olmadığını söyler Platon. Benzer şekilde İslam öncesi Arap ve Türk yazınında da şiir akıl-dışıyla ilişkilendirilir. Fuad Köprülü, baksıların dinsel törenlerde kendilerinden geçerek tepinip sıçradıklarını bu sırada da şiir söylediklerini yazıyor.
Herbert Spencer’e göre ilk toplumlarda şiir ölen ve öldüğü için artık kutsal olan reislere sunulan övgülerle başlar. Ya da birçok eski kavimde: Mısırlılar’da, Hintliler’de, Yunanlılar’da, Asuriler’de, Geldaniler’de şiir ve müzik ibadet, şifa verme, taziye, sihirbazlık, ava şans getirme gibi vesilelerle icra edilir.