küçük İskender şiirinde bilinçli post-modern kurgu ve eşcinsellik

Adem. Maksatsız. (İngilizce Aslından Çeviren: Ayşe Ceren Takımlı)

Natama Dergi
2 min readSep 1, 2018

Ülkemizde “eleştiri” denildiğinde okuyucunun ve yazarların aklına gelen nosyon eleştirinin salt olarak negatif bir irdeleme uğraşı olduğu yönündedir. Bu yazı algınızdaki var olan “eleştiri negatiftir” algısını yıkmayı amaçlamamakla birlikte başlıktan da anlaşılacağı üzere yazarının yaptığı incelemeler sonucunda ulaştığı olumsuz -ya da Türk şiiri için olumsuz diyelim- sonuçları barındırmaktadır. Öte yandan bu araştırma yazısı dengeli bir eleştiri yapmayı da kendine prensip edinmiştir. Okurken göreceğiniz üzere bir şairi ya da bir şairin şiirini göğe çıkarma ya da yerin dibine sokma amacı yoktur.

İncelemede küçük İskender’in 2006 yılında Melih Cevdet Anday Ödülü’nü alan “İskender’i Ben Öldürmedim” isimli kitabına odaklanılacaktır. Bu tercih kitabın ödüllü olmasından dolayı değil şairin bu incelemenin konusu açısından en belirgin örnekleri sunmasındandır. Buna ek ve kişisel bir yorum olarak küçük İskender’in 2000 sonrası şiirlerinde zaten büyük bir kırılma ve farklılaşma görülmemektedir. Diğer bir deyimle çoğu şiiri bizi aynı kapıya götüreceği için rahatlıkla bu kitabı seçtik diyebiliriz.

İçeriğin ise iki mahiyeti var. İlki “günümüzde şiir post-modern bir kimlik taşıyor mu, post-modern şiir diyebileceğimiz bir akım mevcut mu” ya da “post-modernizm teori olarak şiire ne yönden tesir etmektedir?” gibi soruları sormak ve cevaplara göz atmak. İkinci mahiyeti ise küçük İskender’in 1990’lar sonrası şiiri içinde giydiği “Eşcinsel Şair” kıyafetinin kendi şiirinin doğasından mı kaynaklandığı yoksa bu kıyafeti şiirini belli bir okuyucu kitlesine sunulabilir hale getirmek için giyip giymediğini sorgulamaktır. Benim teorik araştırmalarım ve okuyucu olarak izlenimim -ki bu daha önemlidir- “küçük İskender şiiri” olarak adlandırılan şiirin kendi içinde kısa bir orijinalite döneminin ardından bir kısır döngüye girdiğini gösteriyor. küçük İskender bu kısır döngüyü post-modern temaları, teoriyi ve metotları bilinçli bir şekilde kullanarak şiirini diri olarak göstermeye çabalıyor. Gelgelelim bu durumların -isterseniz buna yan etki de diyebilirsiniz- en olumsuz sonucu İskender’in şiirini okunabilir kılmak adına -post-modernizme de uygun olarak- eşcinsel kimliğini araçsallaştırmasıdır.

Bu yazı İngilizce aslından çevrilmeden ve Natama için -yazarı tarafından- yeniden düzenlenmeden önce geniş bir teorik altyapı barındırıyordu. Ancak bu odaklanmış versiyonda da belirli teorik varsayımların arka planlarından kısaca da olsa bahsetmemiz gerektiğini düşünüyorum.

İlk olarak post-modernizm teorisini edebiyat ve cinsiyet bağlamında ele almamız gerekiyor. Bu, çok tabii ki, birkaç cümle ile yapılamayacak bir iş. Bununla birlikte derginin ve bu çalışmanın okuyucularının bu altyapıyı bildiklerini varsayarak -ki sanırım birçok eleştiri yazısı için en doğrusu bu olur zira eleştiri okumak isteyenler zaten olayın aslına hakimdirler- birkaç cümlede şu şekilde açıklayabiliriz: Post modernizm teorisi özneyi edebiyatın odağına alır ve sürekli değişen bir sosyal yapı olarak resmeder. Bu bağlamda bireyin kişiliği yine bireyin yaptıklarından doğar diyebiliriz. Post modern teori cinsel özcülüğe karşıdır. Geleneksel olarak cinsiyet ve cinsellik hakkındaki özcü tartışmalar bireyin kendisini bir kenara koyar ve cinselliği yalnızca biyolojik ve hormonsal determinizm ile kategorize eder. Ama post modernizmin kendisi de cinsiyetin merkezi odak olarak temsil edilmesidir. Ez cümle; post modernizm bireyin ortaya çıktığı teoridir. Öte yandan; Türk şiirinin ötesinde, genel şiir teorisi, şiir yazınının bir toplumsal cinsiyet ve cinsellik eylemi olduğunu da ortaya koymaktadır.

--

--

Natama Dergi
Natama Dergi

Written by Natama Dergi

Üç aylık şiir ve eleştiri dergisi

No responses yet