ilkokul’dan
Tan Babür
kanatsız, anadandoğma bir baba oğul, nehrin kenarında oturuyorlar, oğul babanın kucağına. yeni çıkmışlar nehirden, tüyleri ıslak, akıntıyla taranmış, parlıyor. ikisinin de kanı kasıklarına çekilmiş, mahcup, şefkat dolu, yine de dimdik erkek haldeler.
yaklaştıkça, babanın oğluna çiğ kalp yedirdiğini de görüyorum. emerek temizliyor babasının parmaklarını, gözlerinden ayrılmadan, yutkunuyor, aşağılardan bir nabzı ipekten sicimler halinde dağıtıyor baldırlarına. böylelikle anlıyorum ki oğul aşık babasına, ondan hamile kalmak istiyor. gün batarken söğütten süt ve kan damlıyor akıntıya.
oğul doğurduğu gün, bir taşla eziyor dölüt irisi bir alın kemiğini, kıskanç.
dünya hiçbir zaman bir mezarlık ziyaretinden fazlası olamayacağı için, terk-i terk, deftere sekiz kere her şey yansımadır diye yazıyorum.