Hüseyin Cöntürk soruşturması

Natama Dergi
4 min readMar 15, 2020

--

Bilimsel Temellere Dayanan Eleştiri

Kadir Yanaç

Hüseyin Cöntürk ismiyle, Şerhh Dergisi ekibindeyken karşılaştım. Daha önce de karşılaşmış olabilirim. Haluk Aker’e yazdığı mektupları okumaya başlamıştım, maalesef tamamını okuyamadım. Hüseyin Cöntürk hakkındaki bilgim bu mektuplardan, okuduğum kısa metinlerden ve sağdan soldan duyduğum şeylerden ibaret olsa da, eleştiriye verdiği önem, şiir eleştirisini tarafsız ölçütler üzerine kurmaya çalışması, yeni çıkan dergileri ve fanzinleri takip etmesi, gençlere ve yabancı kaynaklara ulaşmada gösterdiği gayret aklıma kazınmış.

Kişisel husumetlere ya da yakınlıklara dayanan eleştirinin yerine bilimsel temellere dayanan eleştirinin üzerine yoğunlaşmasıyla şiirin farklı yönlere doğru açılmasının önünü açmıştır. Buna karşılık ben dahil şiirle uğraşan birçok insanın şiir eleştirisi üzerinde durmaması, onun bu gayretlerinin şiire yansımasını anlamamızı güçleştiriyor. Bütün bunlara rağmen, gençleri cesaretlendirmesi ve desteklemesi bile Türkiye’de şiirin bugünlere gelmesine büyük katkı sağlamıştır.

Kötü Eleştiri

Cihat Duman

Hüseyin Cöntürk muhayyilemde kötü eleştiri olarak şekillenir. Ben daha önce okumaya çalıştım fakat metni yorumlama kabiliyetinin zayıf olduğunu anlayınca okumayı bıraktım. Özellikle ne kadar kötü bir yorumcu olduğunun görülmesi açısından toplu yazılarının olduğu kitapta Edip Cansever’in Salıncak şiiri ile alakalı yazısının okunması gerektiğini düşünüyorum. Ve yine Anday’ın Çürük şiiri ile alakalı yanlış yorumları ufkumuzu açacaktır. Çalışmaları Berna Moran’ın -bile- çalışmalarının çeyreğine yaklaşamamıştır. Yöntem sandığı şeyi uygulayamamıştır. Çok iyi bir okur ve döneminde batıda gelişen yeni eleştirinin çok iyi bir takipçisi olmasına rağmen Sayın Cöntürk, fikir üretememiş, çevirmenden öteye geçememiştir. Bu sebeple edebiyata olumlu bir katkı sunduğunu sanmıyorum. İşaret ettiği yeni eleştiri akımına üye yazarları okuyup günümüz metinlerine uygulayabiliriz ama.

Cöntürk’ün eleştirilerinden faydalanmalıyız

Adem. Maksatsız.

Hüseyin Cöntürk ile karşılaşmam maalesef çok geç oldu. 2017 yılında küçük İskender üzerine yazdığım bir makalenin literatür araştırmaları için gittiğim bir kütüphanede rastladım Çağının Eleştirisi (I-II) eserine. Şair olmaya ve edebiyat üzerine bir şeyler üretmeye çabalayan birisi olarak Cöntürk’ün eserlerine rastlayana dek edebiyat ve şiir eleştirisinin bu denli ciddi, tarafsız ve akademik yapılabileceğini düşünmüyordum. Onun edebiyat eleştirisinde olmasına imkânsız gözüyle baktığımız nesnel eleştiri için geliştirdiği kuramsal alt yapı oldukça değerlidir. Ayrıca Cöntürk’ün sahih bir eleştirmen olabilmek için eğitime yaptığı vurgu her alanda olduğu gibi edebiyat alanında da liyakatin önemini ortaya koymaktadır diye düşünüyorum. Eleştiride benimsediği “new criticsm” akımı, metne odaklı edebiyat kuramları bağlamında nesnel ölçütler ile eleştiriyi hedeflemektedir. Çağının Eleştirisi eserinin ikinci cildinde bunu direkt olarak “Bizce asıl önemli olan metindir” (İstanbul: YKY, 2006, 66) şeklinde dile getirmektedir.

Bugün eleştiri metni eleştirmen tarafından direkt olarak hedefe konulan yazar ya da şaire karşı inşa ediliyor. Cöntürk eleştirinin genel okuyucunun anlayabileceği düzeyde ve standardize olmuş bir biçimde yapılması gerektiği kanaatindedir. Şiirin imgelem düzeyinde sözcüklere yüklediği farklı anlamlara karşın eleştiri dilinin canlı, güncel ve açık olması gerektiğini savunur Cöntürk. Kuramsal düzeyde bir çabayla bina edilen bu görüşlerin arka planında edebiyatımız için iyi niyetli bir tasarım olduğu görülebilir. Bu iyi niyetli tasarımda edebiyatçı okuyucu ve eleştirmen ile birbirinin önünü kesen aktörler değil birbirlerini destekleyici unsurlardır. Bu görüşünü Çağının Eleştirisi 1. Ciltte “Sanatçı-eleştirmeci-okuyucudan meydana gelen edebiyat bir sacayağı gibidir.” (2006, 62) ifadesiyle özetlemektedir. Bugün bu iyi niyetin tam tersi bir noktada olduğumuz açıktır. Okuyucu bir müşteri, sanatçı yetisiz ve eğitimsiz; eleştirmen ise okuyucuyu ve edebi birikimi önemsemeyen bir tavırla sanatçıya düşmanlık ya da yalakalık peşinde. Oysa Cöntürk’ün eleştiri kuramı edebi eleştirinin bilimsel-nesnel bir tutuma en yakın şekilde nasıl yapılabileceğine dair önemli bir kaynaktır. Faydalanmalıyız.

Hüseyin Cöntürk edebiyatı pozitif bilimin dışında hatta ona karşı bir kaçış kapısı olarak gören bakış açısına karşı tutunmamız gereken dallardan biridir. Bugün eleştirmen sıfatını taşımak isteyen ya da bu sıfatı üstüne almadan da olsa edebiyat eleştirisi yapmak isteyenler akademik eğitim ve sorumluluk bilincini Hüseyin Cöntürk yazınından edinebilirler.

Övmek kolay, yermek zordur

Alper Öz

Hüseyin Cöntürk birbirinden uzak olmayan ama çeşit olarak çok fazla kaynaktan beslenen bir eleştirmen. Bu yanıyla şiire bakışı etkilemişti. Öte yanda Halûk Aker’e yazdığı mektuplardan birinde -Yunus Emre’yi yermek istediğini belirtip- ekliyordu; “Ama biliyorum ki övmek kolay, yermek zordur. Överken insan fazla sorumlu olmaz. Yerebilmek için ise insanın hazırlıklı olması gerekiyor”. Sanıyorum Cöntürk’ün her eleştiri için yaptığı hazırlığı onu okuyabilmek için yapmadığımdan eleştiri şekli çok detaylı geldi. Belki bundandır, bugüne bakınca, herhangi bir şair, kitap hakkında ne söylediği çok merak edilmeyen bir isim gibi.

Çağdaşlarından etkilediği isimler olabilir, bilmiyorum. Günümüzdeyse üzerinden/üzerine kurgulanmış eleştiri, yazı, şiir göremiyorum. Konuşulmaya, atıf yapılmaya uygun bir ekol olarak görülmüyor olmalı ki üzerinde çok durulmuyor. Bu vesileyle şunu da söylemiş oldum galiba, atıf yapılabilecek, ismi geçtiğinde herkesin onaylayacağı isimler üzerinden konuşmak daha revaçta, Cöntürk orada değil.

İmkanların bu derece arttığı zamanda etkileşimsizlik gündemken, dönemini kısıtlı imkanlarla takip etmesindeki disiplin, okuduklarını karşılaştırması, paylaşımda bulunması özenilesi.

Tespitleri muazzam

Canan Yıldırım

Asım Bezirci’den sonra aklıma gelen ikinci eleştirmen. Burada bir kıyaslama söz konusu değil, hafızamın önceliğinin nedeni Asım Bezirci’yi daha çok duymamdan kaynaklanıyor olabilir. Çağının Eleştirisi kitabının baskısı bittiği için “Hüseyin Cöntürk’ten Haluk Aker’e Mektuplar”ını okudum. Sadece mektupları dahi dergiciliğini, arşivciliğini ve nesnel eleştiriciğini anlamaya yarayabilir. Şiirde değil, insani yargılarda da oldukça nesnel olduğunu söyleyebilirim. Divan şiirine yönelik incelemelerini henüz okumadım fakat (mektuplarını okuduktan sonra) kesinlikle okumalıyım diye düşündüm. Çünkü Cöntürk sadece şiiri değil şairi ve dönemine göre gösterilen farklı düşünüş biçimlerini de göz ardı etmeden inceliyor. Buna bir örnek olarak mektuplarında rastladığım “Düşmanlık duyguları en az olan şairlerden biridir Nabi. Sevdiği kadının karşısında bile rakiplerine saygılıdır (Bu, divan şiiri geleneğine aykırı olduğu için ayrıca önemlidir.)” demiş. Ayrıca başka bir divan şiiri incelemesinde şunu sormuş “Bu dizelerden Tanrı iradesini tanımama gibi bir anlam da çıkıyor. Daha önce böyle düşünen bir şair oldu mu bizde?” Tespitleri muazzam. Cöntürk’ü atlamamak gerekiyor.

ve artık el ele verip bu şiiri de yayınlayabiliriz……………

Tan Babür

I

hüseyin cöntürk denilirse aklıma ishak sükuti geliyor, gelir. [çünkü ishak, hüseyinzade’ye abi der, (bizim çocuklukta mahallede üç yaştan fazlasına hitap istenirdi) diyarbakır’lıdır.]

II

kitapların okunması hakkında düşünmüyorum. biri okur, beğenir de anlatırsa, okuyup anlaştığım bir kitabın dipnotlarında yahut o kitabın insanıysa, benim için hoş olur, kitabı/kişiyi okumaya çalışırım. şunu söyleyebilirim: cöntürk’e rastladım. adamakıllı rastlaşmadık.

III

kahraman tazeoğlu da edebiyatta gayet etkilidir. yazıtları hamurdan bir kültürde, etki sanıyorum ki bir ölçek olmamalı. burada doğduğunu anlamadığı için ölemeyen bir ulustan devletten de bahsediyorum.

--

--

Natama Dergi
Natama Dergi

Written by Natama Dergi

Üç aylık şiir ve eleştiri dergisi

No responses yet