Hüseyin Cöntürk için öznel bir yazı

Haydar Ergülen

Natama Dergi
3 min readMar 15, 2020

Eleştirmen sözcüğünün ve kavramının bizim edebiyatımızda, şiirimizde doğru anlaşıldığını düşünmüyorum.

Bugünlerde şiirin de bir ‘bilim’ olduğunu düşünmeye başlamıştım tam da. Cöntürk’ün “Bilimsel Eleştiri” kavramını da anımsayınca, düşüncem daha da olabilir geldi bana. İnsanbilimi, toplumbilimi, ruhbilimi, doğabilimi, hayvanbilimi, kuşbilimi, yıldızbilim, gökbilim olduğuna göre, bunlarla aynı hizada gördüğüm şiiri de bir bilim olarak görmek olasıydı.

Cöntürk’ün “Yeni Eleştiri”si, adı bilimsel ya da modern eleştiri olsun, öznel eleştiriye ilk itiraz ve yerine yeni olanı önerme bakımından çok önemlidir.

Onarma ve önerme. 1950’lerde kimi eleştirmenler yeni gelen şiir karşısındaki şaşkınlıklarını atar atmaz, ‘onarma’ yolunu tutmuşken bazıları da ‘önerme’yi yeğlediler. Nurullah Ataç ve Halis Acarı adıyla yazan Asım Bezirci, onarmacı tutuma ilk akla gelen iki örnekken, Muzaffer Erdost ve Hüseyin Cöntürk önermeci tutumun önde gelen iki adı oldular. Bir de Cöntürk’ün bir itiraz şerhi kaleme aldığı Suut Kemal Yetkin vardı, ama ne öznel ne nesnel, yalnızca klasik ve güvenli bir yol tutturmuştu. Hangi yoldan gideceği, nereye, ne zaman varacağı baştan belli olan.

Suut Kemal Yetkin’in deneme-eleştiri arası ünlü kitabının adı Günlerin Götürdüğü (1958) yayımlanır yayımlanmaz, Cöntürk bu kitabı eleştirmeye başlıyor. İlk yazının adı da “Yarınkilere karşı hazırlanmak.”1 Bana kalırsa, bir edebiyatçı olmaktan çok bir bilim insanı titizliğiyle yaklaşıyor her şeye Cöntürk. Malum, mühendis. Suut Kemal Yetkin’in kitabını önemsiyor. Kendi tutumunu da ‘nankörlük’ olarak adlandırmaktan çekinmiyor: “Size bu kitapta ‘nankörlüğümün’ yeni bir örneğini vereceğim. Göstermeye çalışacağım ki Suut Kemal Yetkin’in, günümüzün en önde gelen bir eleştirmeninin, çıkardığı Günlerin Götürdüğü adlı kitabında önemli bir şey yok. Kendine özgü bir eleştirel temel bilgi devredilmiyor bize bu kitapla. Hatta denilebilir ki, getirdiği bazı faydalı öğelere rağmen, Ataç’tan bize ulaşan bazı temel davranış ve bilgilerin kök salmasını güçleştirecek gibi duruyor bu kitap.”2 Kitapta ‘İzlenimci eleştirmen’ olarak andığı Yetkin’in çalışmasını kıyasıya eleştiriyor. Bu arada içinde bu yazıların yer aldığı kendi kitabının da adı Günlerin Götürdüğü (1962). Kitabın ikinci bölümü Asım Bezirci tarafından yazılmış, beş hikayecinin eleştirisine ayrılmış.

Atak, cesur ve ilginç bir kitap. Bir denemeci-eleştirmenin, Suut Kemal Yetkin’in kitabına karşı aynı adla bir kitap yazmak. Bir eleştirmenin bir eleştirmeni bir kitap yazarak eleştirmesi bizde pek rastlanan bir şey değil. Bu işte, bir bilim insanı sorumluluğu, özeni, ayrıntıcılığı, merakı, ilgisi ve kafası gerektiren bir şey. Bir edebiyatçı pek yapmaz, kolay kolay yapmaz, vaktini, emeğini buna harcamak istemez! Bana kalırsa, nesnel eleştiriden de önce bu nesnel tutumdur Cöntürk’ü, farklı kılan değil, hayır, Cöntürk kılan!

Önemli bir yazı “Yarınkilere karşı hazırlanmak”. Kendini ‘nankör’ olarak tanımlamak pahasına yazıyor Cöntürk ve geçmiş kuşaktan eleştiri namına bir şey kalmadığını, aslında olmadığını da belirterek, yapılacak işlerin büyüklüğünü vurguluyor: “Dünkü kuşağın yapması mümkün olan bazı işleri bizim kuşağın yapmaya zorunlu bırakılması, onlara karşı bir peygamber hoşgörürlüğü göstermeme engel oluyor.3

Eleştirmen sözcüğünün ve kavramının bizim edebiyatımızda, şiirimizde doğru anlaşıldığını düşünmüyorum. Eleştiri kültürü olmayan bir toplumda eleştirmene de değer verilmesi elbette düşünülemez. Cöntürk, öncülük yapmış olmasına karşın, ne yazık ki eleştiriyi sürdürmediği için yeterince okunup değerlendirildiğini ve yapıtından yararlanıldığını söylemek bana pek olanaklı gözükmüyor. 1960’larda Yordam, 1970’lerde Yeni Dergi, 1980’lerde Çağdaş Eleştiri dergileriyle Yeni Eleştiri, Yapısalcı Eleştiri kuramları çevrildi, yazıldı, daha sonra çıkan özellikle Defter dergisi ve çevresinde Marxçı Eleştiri, Psikanalitik Eleştiri, Feminist Eleştiri gündeme geldi. Orhan Koçak gibi tek başına bir eleştiri ekolü sayabileceğimiz bir eleştirmen çıktı. Şimdilerde Enis Akın, Hayriye Ünal, Ali Özgür Özkarcı gibi yenilikçi bir şair eleştirmen kuşağıyla, Erhan Altan gibi nev’i şahsına münhasır bir eleştirmen ve akademi çevresinden Yalçın Armağan, Baki Asiltürk gibi isimler var. Cöntürk’ün yapıtının 1960’lardan sonra yeterince görüldüğünü düşünmüyorum, çünkü kitaplar ortada yoktu. Yeniden 2 cilt halinde yayımlandığında ise yıl 2006 olmuştu, biraz geç olmuştu. Dediğim gibi, nedense bu isimlere eleştirmen dediğimizde haksızlık ediyormuşuz, yaptıkları işi küçültüyormuşuz, önem vermiyormuşuz gibi hissediyorum. Bu da işte eleştiri kültürünün yokluğundan, azlığından, noksanlığından kaynaklanıyor.

Cöntürk’ün kimi uygulamalarından şiir atölyelerinde yararlanıyorum. Örneğin bir tür yapısökümü olarak da gördüğü hipertekst işleminden. Özgür Edebiyat dergisinde Metin Celal, Turgut Uyar’ın “Geyikli Gece” şiiri için kimi şairlere bir hipertekst uygulaması yaptırmıştı.

Son olarak, çılgınlık sayılabilecek bir işe kalkışarak Şairler Sözlüğü oluşturma çabasından söz etmek istiyorum Cöntürk’ün. 1963 yılında giriştiği bu işte zaman zaman nesnel, zaman zaman da öznel davrandığını söylemek gerek. Sözlüğün sonunda şöyle bir başlık var örneğin: “Kendilerinde iş varmış gibi göründüğü halde iş olmayan şairlerden birkaçı.” Allahtan fazla isim yer almıyor bu başlığın altında!

Cöntürk, kuramsal olarak nesnel eleştiriden yana, yazıyor, çeviriyor, fakat uygulamada daha çok öznel eleştiriye başvuruyor. Bu durum da yapıtından yeterince yararlanılmasını engelliyor.

1 “Salkım” Dergisi, Aralık 1958.

2 Hüseyin Cöntürk, Çağının Eleştirisi / Birinci Kitap, YKY, 2006, s.262.

3 Hüseyin Cöntürk, agy, s.261.

--

--

Natama Dergi
Natama Dergi

Written by Natama Dergi

Üç aylık şiir ve eleştiri dergisi

No responses yet