Almancada her duyguyu anlatabilen bir kelime vardır
Aysu Akcan
Triumplachen:1
Çalışkan delikler,
hücreyi bütüne dahil eden akışkanlık,
ateşi çıkaran karanlık,
o kışı hiç unutmuyorum.
yangın suyun şeklini alıyor,
yeşeriyor aramızda bir koltuk,
tabak vapurdan mektup peçeteden uçak.
beni bi‘ gülme tuttu,
kedileri veterinere götürüyor fuat.
Masa kalıyor, çekmeceler zorlanacak
kuşlarıyla övünen bir kafes,
kamburu göğsünde bir kişi,
ikinci kanuna böyle hazırlanacak.
“harekete kimse mani olamaz”
1. Bir duman, ovalar açılacak belki üzerimden, sürünen mevsimler hızla geçecek. Bir varışı düşün ki yol bulmak için yavaşlayan bir araba içindeyim ben, hangi çağdayız? Pazar yerini toplayan kadirbilmez papazlara ve ekmeklere bakarak neşeleneceğiz, gelecek.
Schreckensereignis:2
Savaş açıyor yol kazarak,
Ya güzel kardeşim ben her gün sokağa çıkıyorum yalnayak.
Alnı geniş bir buhar makinesi ya da
perona klas bir zamanlama ile giren tren,
trafik lambası dedikleri kantar,
beni eve götürmeyin iyi geliyor kontuar
Bahar aslında dantel bir elbise, aptal olma.
Aptal olma bir çayır ya da başlı başına yeşil çoktan eskimiştir.
Nasıl hatırlamazsın kuluçkada kuşu, çatlayan yumurtayı
Konuşmuştuk ekşimiştir–
gülmeye hazırlanıyoruz!
Hep beraber söylüyor ve cep telefonlarımızı kapatıyoruz:
“kimse öldüremez beni daha da
Mutluluk sıcak bir tabancadır ha!”
2. Denize yatkın kürelerden birinden sesleniyorum. Sonluluğa inanmıyorum. Sanrılı ve acımasız bir hayattan koparılıyorum, aşısız. Bana sorarsan bir mendilin gölgesinden geçiyor oysa uçaklar, bağışlamaz bir ses soğukları çekiyor üzerimizden, sedefin hedefine varabileceğine inanıyorum. Bahar artık daha diri bir soğukla geliyor, hazırlan.
Nachkriegsgesellschaft:3
Kişiler
Sen: içeri giriyorsun,
Ben: tuhaf boşluğu alkışlamak için yaratılmışım.
Oyunun amacı evi ev yapan nedir,
nedir buhar makinesinin etkisi bunu anlatmak
ve ara ara gülüşmeler duymaktır.
Mekan
Eben bir çiçek gibi seni ellerinde gördüğü günün bir fotoğrafını buluyor,
bana da anlat, ben de bir gün — gülüşmeler.
Sen:
Epey zaman önce şanslıymışsın.
Şimdi ölü bir yapıt — seyirciler arasında fısıltılar ve bakışmalar.
Ağızlarındaki ırmaklar tersin.
Ben:
“asla yalnız uyumayacak”
3. Kusursuz yoruluyorum, bir marş çalınıyor, beni geri çekiyor kayalıklar. Sahile varana dek kırılıyor dalgalar, göremiyorum, gülüyorsun.
Exil:4
Romantik bir buluş olarak iklim bozucu,
nemli ve boğucu
bir gölü
-
İsa bir dokunuş mu aslında iyileşiyorum ve tam beceremiyorum sanki?
-
bilmeden yaşıyorum,
her şey buğulanıyor bırakınca,
“yanılıyorum.”
4. Gülüyoruz.