2000’ler dönemi Türk şiiri

Coşkan Tugay Göksu

Natama Dergi
2 min readSep 1, 2018

Geçmiş zamanda gerçekleşen edebî gelişmeler edebiyat tarihçileri, eleştirmenler ya da şairler tarafından sınıflandırılır. Bu sınıflandırma, gelişmelerde rol alan sanatçılar tarafından genellikle kabul edilmese de dönem hakkında bilgi vermek, dönemi çerçevelemek gibi açılardan önemlidir diyebilirim. Bir önceki sayıda dönem ayrımı konusunda 1980’lere eğilmiş, itirazlarımı ve kabullerimi açıklamıştım. Bu yazımda ise 2000 sonrası şiir için dile getirilen ayrımlara değinecek ve bu dönemde çıkan dergilerdeki şiirleri şiir anlayışıma göre değerlendireceğim.

Dönem ayrımları

2000’li yıllarda gelişen Türk şiirinin kendinden önceki dönemlere göre farklılık gösterdiği aşikâr ve bu yüzden de gerçek bir ayrımda olduğumuzu düşünüyorum. Bilindiği üzere modern Türk edebiyatı 1860’ta başlar. 1860’tan 1923’e kadar sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek ayrımlar dikkatimizi çeker. 1923’ten sonra ise birbirleri arasına kesin çizgiler çekilmediği sürece gerçek bir ayrım karşımıza çıkmaz. Örneğin Garip ve 2. Yeni. Aralarında çok az zaman dilimi bulunmasına rağmen ciddi birer şiir damarı oldukları için bu şiirleri ayırmak kaçınılmaz. Fakat 2. Yeni sonrası gelişen Türk şiirinde 2000’lere kadar, zorlama ile 1990’lara kadar, bir ayrım ihtiyacı bence görünmüyor. (Söylediklerimin dönem şiirlerini, şairlerini küçümseme olarak algılanmamasını dilerim.)

2000’li yıllarda teknolojik gelişmelerin üst noktaya ulaşması, dönemin kendinden önceki dönemlerden farklılık gösteren siyasi yapısı, ciddi kuşak değişimi vb. gelişmeler şiirin yapısını, kurgusunu epey değiştirdi. Bu değişim yoluyla şiir, bilimle akrabalığını artırdı. Bilimle akraba bu şiirin 18–20 yıllık bir geçmişi olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla burada ilk olarak 2000 dönemi Türk Şiiri ve 2010 dönemi Türk Şiiri ayrımını kabul etmediğimi not düşüyorum. Dönem içerisindeki şair/dergi kutuplaşmaları elbette bahsettiğim ayrımın dışında. Kaldı ki karşıt görünen dönem şairlerinin ya da dergilerinin şiirlerine bakıldığında aynı dili kullandığı görülecek ve dolayısıyla aslında bireysel çatışma ya da ekip çatışması dışında pek de bir şeyin olmadığı dikkatlerden kaçmayacaktır. Yine bu sözlerimle şiirleri ya da düşünceleri hafife almadığımı belirtmeliyim çünkü yaklaşımım tamamıyla dil ekseninde.

Dönem ayrımlarında, 2. Yeni’den sonra kısırlaşan, tekrara düşen, yeni bir şey söyleyemeyen şiiri onar yıl ile ayırmayı bir çözüm olarak görmek yerine örtülü gerçekle yüzleşmenin doğru olacağı görüşündeyim. 1970 şiiri olarak gösterilen bir şiir ile 1980 Dönemi olarak gösterilen şiirin ne gibi bir ayrımı olabilir? Bir ayrım yoksa niçin böyle bir sınıflandırma gereği duyuyoruz, duyuyorlar? Dilde hangi yenilik sağlanmış, hangi sınır zorlanmış ve ne başarılmış bahsedilen dönemlerde?

Bu sorular ile dikkat çekmek istediğim az önce karşı çıktığım 2000–2010 ayrımı idi. 2000’lerde başlayan deformasyonun 2010’da ayakları yere basarak sürüyor olması, somutlaşma, somutlaşmadaki deformasyon bir dönem ayrımı için yeterli midir? Bence değil. İmge, imaj, anlam, ses, dilde kapalılık-açıklık hangi açıdan bakarsak bakalım birbiri üzerine kurulu bu yirmi yıllık süreçteki şairler ve şiirlerin net bir ayrımı bulunmamakta. Adına deney şiiri mi denir, somut şiir mi denir bilemiyorum, buna edebiyat tarihçileri karar versin fakat dilde ayrılmayan bu şiir bir bütündür. Görüşüme destek için bir şiir almıyorum. Dileyen 2010 öncesi basıma ait bir kitap ile sonrası bir kitabı alıp inceleyebilir.

--

--